Günümüzün en etkin görüntüleme tekniklerinden birisi olarak kabul edilen PET CT, başta akciğer, kolon, baş – boyun kanserleri ve lenfomalar olmak üzere pek çok kanserin tanı, evreleme, tedaviye yanıtın değerlendirilmesi ve radyoterapi planlanması süreçlerinde kullanılıyor. PET CT’nin, sara odağının belirlenmesi ve kalp krizi sonrası kalpte canlı doku varlığının araştırılmasında da rolü çok büyük. PET CT, insan vücudundaki organ ve dokuların fonksiyonlarını metabolik düzeyde gösteren, PET (Pozitron Emisyon Tomografi) ile detaylı anatomik bilgi sağlayabilen CT’nin (Bilgisayarlı Tomografi) güçlerini birleştirdiği bir görüntüleme tekniği. Özellikle onkoloji alanında tümörün saptanması, tümör derecesinin belirlenmesi, tedaviye yanıtın değerlendirilmesi ve bazı durumlarda mevcut kitlenin iyi huylu mu kötü huylu mu olduğunu belirleme amacıyla kullanılan PET CT, son 2 yıldır tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı.
PET CT inceleme yöntemi en sık olarak, bilinen kitlelerde habaset araştırılması, tümörlerin evrelendirilmesi, tedavi sonrası takip, nükslerin değerlendirilmesi ve erken tespiti, tedaviye cevabın belirlenmesi, birincil tümörün evresinin belirlenmesi ve tümörün seyrinin tayini, bilinen bir kitlede biyopsi yerinin belirlenmesi gibi onkolojik amaçlarla kullanılıyor.
Kanserlerin büyük bir kısmı erken tanı konulduğunda yüksek oranda tedavi edilebiliyor. Örneğin meme kanserinde erken saptanmış hastalarda 5 yıllık yaşam oranı yüzde 80’lerin üzerinde bulunuyor. Pek çok kanserde, çevre dokulara ya da lenf nodlarına yayılım olup olmadığı, yani metastazın olup olmadığının tespiti de oldukça önemli. Çünkü kanserin tedavi şeklindeki en önemli olgulardan biri vücuttaki organlara nasıl yayıldığı. PET CT ile elde edilen görüntülerde vücudun tümünü aynı anda görmek mümkün olduğu için, hastalığın başka bir organa yayılıp yayılmadığı da değerlendirilebiliyor.
Her kanser türüne göre farklı bir teşhis yolu, farklı bir ayırıcı tanı yöntemi kullanılır. Kanserle doğru mücadelenin ilk adımında sağlıklı bir yaşam sürmek, ikinci adımda ise uygun tarama programları ile erken teşhis yer almaktadır.
Kanser hastalığının kontrol altına alınmasında erken teşhis altın değerindedir. Kalp hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olan kansere karşı düzenli taramalar büyük önem taşımaktadır.
Meme: Tüm dünyada standart olan, eğer bir kadının ailevi risk faktörü bulunmuyorsa 40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi ve meme ultrasonografisi yaptırması öneriliyor.
Kalın bağırsak: Kadın ve erkeklerin 50 yaşından itibaren üç yılda bir kolonoskopi ya da üç kere art arda verilecek gaitada gizli kan taraması yaptırması gerekiyor.
Rahim ağzı: Viral kökenli olan rahim ağzı kanserine karşı senede bir rahim ağzından PAP Smear testi yaptırması tavsiye ediliyor.
Akciğer: Kesin bir tarama yöntemi olmasa da, henüz çok yeni olan bazı çalışmalar, ağır sigara içicilerinde senede üç defa düşük dozlu bilgisayarlı tomografi ile taramanın akciğer tümörlerini erken yakalamakta ve hastayı kurtarmakta işe yaradığını ortaya koyuyor.