Bazı durumlarda meme korumasına rağmen koltuk altı lenf bezleri alınabilir ya da lenf bezleri alınmadan meme alınabilir. Koltuk altındaki lenf bezlerinin alınması ya da bu bölgeye radyoterapi lenf sıvısının akışını yavaşlatır. Sıvı, kolda ve elde birikip şişme (lenfödem) yaratır. Bu sorun, ameliyattan hemen sonra, ya da yıllar sonra ortaya çıkabilir. Hastanın tedavi edilen taraftaki el ve kolunu hayatı boyunca koruması gerekir.
Kadının dikkat etmesi gereken noktalar:
Hasta, kolunda ya da elinde olabilecek kesik, böcek sokması, güneş yanığı ya da başka incinmelerle nasıl baş edeceğini doktoruna sormalı; kolu ya da eli incindiğinde, şiştiğinde, kızardığında ya da ısındığında doktoruna başvurmalıdır.
Eğer lenfödem oluşursa, doktor bu tür sorunlar için egzersiz, ya da başka yollar önerebilir. Örneğin, lenfödem oluşan bazı kadınlar, lenf sıvısını arttırmak için elastik kolluk giyer. Sorunun giderilmesinde ilaç, masaj veya kola basınç uygulayan makineler gibi farklı yaklaşımlardan yararlanılabilir. Doktor, hastasının, konunun uzmanı bir hekim ya da bir fizyoterapist ile görüşmesini uygun bulabilir.
Lenfödem meme kanseri tedavisinde cerrahi ve/veya radyoterapi (RT) sonrası lenfatik sistemde gelişebilen hasara bağlı olarak ortaya çıkan ve hastanın kolunun şişmesi ile belli eden ciddi bir durumdur.
Literatürde meme alınan cerrahiler sonrası % 24-49, meme koruyucu cerrahi sonrası ise % 4-28 oranında gelişebildiği bildirilmektedir.
Lenfödem kısa sürede gelişebileceği gibi yıllar sonra da gelişebilmektedir, ancak hastaların çoğunda ilk 18 ayda gelişmektedir.
Özellikle aksiller disseksiyon yapılması (koltuk altı lenf nodlarının alınması) ve üstüne RT eklenmesi lenfödem gelişmesini tetiklemektedir.
Kolda şişme ile kendini gösteren bu tabloda, tedavi güç olduğu için mümkünse gelişmesini önlemeye çalışmak en doğrusudur. Gelişen lenfödemin derecesine göre kol çapı artmakta, gerek kıyafet giyme, gerek günlük hayatta kolun fonksiyonlarında bozulma gerek dış görünümde olumsuzluk ve tüm bunlara bağlı olarak psikolojik problemler gelişebilmektedir.
Bilimsel gelişmelerin ışığı altında daha sınırlı cerrahiler uygulanması, RT gereksiniminin iyi değerlendirilmesi, hastanın ameliyat sonrası dönemde yakından izlenmesi ve oluşabilecek en erken lenfödem bulgularında derhal enerjik bir şekilde gerekli önlemleri almak, hastaların bundan en az zarar görmesini sağlayacaktır.
Lenfödem, protein içeriği yüksek sıvının dokuda birikmesidir.
Lenfatik sistem bir noktada (koltuk altı lenf düğümlerinin alınması ile ya da koltuk altına radyoterapi uygulanması ile) kesintiye uğradığında:
Meme hastalıkları tedavisi sonrası cerrahi ve/veya radyoterapi ile üst ekstremite lenfatik drenajının bozulabilir:
Meme ameliyatı öncesi ve ameliyat sonrası belirli aralarla yapılacak kol çapı ölçümleri ile lenfödemde erken tanı koyup tedaviye başlama imkanı vardır.
Lenfödem tespit edildiğinde öncelikle durumun meme kanseri nüksüne ya da venöz yetersizliğe bağlı olmadığını belirlemek için çeşitli tetkikler yapılmalıdır.
I Yakınmasız Kolda şişlik, ağırlık ya da gerginlik hissi yok
II Hafif Ara ara kol şişer, fakat kol çapında sabit bir artış yoktur, elbiseler aynı şekilde vücuda uyar
III Orta Kol şişmesi ve ağırlaşması sabittir, elbiseler uymaz, fiziksel rahatsızlık vardır ancak fonksiyon kaybı yoktur
0 Sessiz dönem Lenfatik kanallarda kısmi hasar mevcut, taşıma kapasitesi henüz yeterli, lenfödem yok.
I Kendiliğinden geri dönüşü olan dönem (akut faz) Kola parmakla basmakla dokuda çöküntü şeklinde parmak izi oluşur, ancak kol yukarı kaldırılıp bekletildiğinde ödem geriler. Genellikle sabah uyandığında etkilenen kol normal ya da normale yakın çaptadır.
II Kendiliğinden geri dönüşü olmayan dönem (kronik faz) Doku sünger kıvamında, bastırılan parmak kaldırılınca çöküntü hemen ortadan kalkar, kolda sertleşme ve çap artışını başlatan fibrozis (bağ dokusu artışı) var.
III Lenfostatik elefantiazis Şişlik geri dönüşümsüz, genellikle kol çok büyümüş, doku sertleşmiş (fibrotik) ve tedaviye yanıtsız. Bazı hastalarda ağırlığı yok etmeye yönelik cerrahi düşünülebilir.
IV Şiddetli Kolda sabit ağırlık, yetersizlik,fonksiyonel aktivitede azalma, kolda abartılı kalınlaşma görülür
Manuel Lenfatik Drenaj (MLD) Trunkal temizlik ile başlanır. Lenfödemli koldan gelecek lenf sıvısını alabilmesi için özel bir masaj tekniği ile önce gövdenin lenfatikleri boşaltılır.
Koltuk altı lenf bezleri çıkarıldıktan sonra, kol iç kısmında uyuşukluk, his azalması, uyuşukluk ve duyu kaybı omuzda hareket kısıtlığı ve kolda ödem (lenfödem) ortaya çıkabilir. Bu komplikasyonlar, bekçi lenf bezi biyopsisi yapıldığında daha azdır.
Ameliyattan hemen sonra o taraftaki kolunuzu saç tarama, yemek yeme, su içme gibi günlük ihtiyaçlarınız için kullanabilirsiniz. Ameliyatlı taraftaki kol ve omuz hareketlerinizi koltuk altına konulan diren alındıktan sonra size önerdiğimiz şekilde yapabilirsiniz. En pratik ve kolay egzersiz, o taraftaki parmaklarınızın duvarda ulaştığı en üst noktaya çizdiğiniz bir çizginin üzerine ulaşması için merdivene tırmanır gibi hareket ettirmeniz ve elinize alacağınız bir lastik topu günde 5-6 defa ve 4-5 dakika süreyle sıkıp gevşetmenizdir. Ayrıca, omzunuzu öne veya arkaya doğru çevirerek hareket ettiriniz. Kol ve omuz hareketlerinizin eski düzeyine kavuşması için düzenli egzersiz yapınız. Yüzme bu amaçla yapılabilecek en iyi spordur. Bu konuda size hazırlamış olduğumuz kitapçık ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanımız yardımcı olacaktır.
Eğer tanı konulmuş bir kişinin tetkiklerinde ve muayenesinde koltuk altı lenf bezlerinde büyüme saptanmamış ise bu hastalara deneyim gerektiren bekçi lenf bezi biyopsisi uygulanmaktadır.
Meme kanseri lenf yolu ile yayılır. Memelerin lenf akımının öncelikli toplandığı lenf bezleri koltuk altındaki lenf bezleridir. Günümüzde koltuk altı lenf bezlerinde tümör araştırılması hastalığın evresini ve sonraki planlanacak tedaviler bakımından vazgeçilmez değerdedir. Hasta ilk başvurduğunda el muayenesi ile, sonrasında koltuk altına yönelik yapılan ultrasonografi ile ve gerekirse ultrasonografi eşliğinde yapılan ince iğne biyosileri ile lenf bezlerinin durumu ortaya konmaya çalışılmalıdır. Bu araştırmaların tanı değeri hiçbir zaman ameliyat esnasında yapılacak bekçi lenf bezi biyopsisinin tanı değeri kadar yüksek değildir. Eğer ameliyat öncesi koltuk altında yayılım saptanmaz ise ameliyatta bekçi lenf bezi biyopsisi yapılarak koltuk altı lenf bezlerinin durumu netleştirilir. Eğer ameliyat öncesi saptandı ise hastalığın daha ileri evrelemesi yapılarak ve koltuk altı tutulumunun derecesine göre tedavi planlaması gerekir. Yoğun koltuk altı tutulumunda bir engel yoksa tedaviye kemoterapi ile başlamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Kemoterapi ile koltuk altı lenf bezlerindeki tutulum klinik ve radyolojik olarak kaybolmuş olarak tespit edilirse yapılacak ameliyatta bekçi lenf bezi biyopsisi ve koltuk altını kürajdan koruma şansı elde edilebilir.
Ancak özellikli onkolojik cerrahi operasyonları olduğu için gerek memeye yapılacak cerrahi ve gerekse koltuk altına yapılacak bekçi lenf bezi biyopsisi ve aksiller küraj konusunda deneyim ve teknik donanım çok önemlidir.
Ameliyat sonrası önemli noktalardan birisi yıllar içerisinde ve belki ömür boyu ciddi sıkıntılar oluşturma potansiyeli olan koltuk altına yapılan girişimlerdir. Günümüzde koltuk altı diseksiyonu ( koltuk altındaki lenf bezlerinin temizlenmesi ) sonradan yol açabilecek problemler nedeni ile son çare olarak başvurulan bir yöntemdir.
Deneyimli bir meme cerrahı koltuk altı diseksiyonu yapmamak için ameliyat öncesi ve ameliyat esnasında tüm olanakları kullanmalı ve hastayı gereksiz yapılacak bir kürajdan korumak için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Çünkü sonradan gelişebilecek kol ödemi en istenmeyen, hasta konforunu çok olumsuz etkileyen ve tedavisi çok zor bir durumdur.
Meme kanseri olan her 4 kadından 1’inde görülen lenfödem sıklıkla kolda şişlik, ağrı, ciltte sertlik ve hareket kısıtlılığı ile ortaya çıkıyor. Kadınların yaşam konforunu azaltan bu sorun, tedavide geç kalınması durumunda kalıcı hale gelebiliyor.
Meme kanseri kadınlar arasında en sık görülen kanser türleri arasında ilk sırada yer almakta ve görülme oranı gittikçe artmaktadır. Meme kanserinde koltukaltı lenf bezlerinin tümör tarafından basıya uğraması, cerrahi tedavi sırasında ilgili lenf bezlerinin alınması ya da tümörün tedavisi sırasında uygulanan Radyoterapi nedeniyle lenfatik akışın bozulması el-önkol ve kolda lenfödeme yol açmaktadır. Meme kanseri tedavileri sonrasında her 4 kadından birinde lenf ödem görülmektedir.
Dolaşım sisteminin önemli bir parçası olan lenfatik sistem, bağışıklık fonksiyonları açısından hayati önem taşımaktadır. Lenfödem, çeşitli nedenlerle lenfatik akıştaki bozulmayla proteinden zengin sıvının hücrelerarası alanda birikerek su çekmesi ile kol ve bacaklar başta olmak üzere yüz veya boyunda lenf sıvısının birikmesiyle meydana gelmektedir. Travma, hamilelik, obezite, enfeksiyon ve aşırı yük taşımakla birlikte tetiklenebildiği gibi, çoğunlukla kanser hastalarında görülmektedir. Önlenebilir bir hastalık olan lenfödem, başladıktan sonra ilerleyici ve kronik hale gelerek yaşam kalitesini bozmaktadır.
Lenfödem genellikle kendini el üstünde ve kolda şişlik, ağrı ve kol hareketlerinde kısıtlılık şikayetleri ile göstermektedir. Bununla birlikte etkilenen koldaki deri sertleşmektedir. Tırnak batması, cilde travma gibi tetikleyici nedenlerle lenfödemli kolda selülit adı verilen enfeksiyon da görülebilmektedir. Bu gibi durumlarda ısı artışı, sızlama, ağırlık hissi, karıncalanma, kızarıklık ve daha şiddetli ağrıya rastlanılmaktadır.
Hastalığın tanısının konulması için hastanın iki kolunun belirli bölgelerinin çevre ölçümleri yapılmaktadır. Ölçümlerde iki santimden fazla fark çıkması lenfödem olarak değerlendirilmektedir. Bu farkın 6 santim ve üzerinde çıkması ise ağır derecede lenfödem olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte derinin görünümü, ısı artışı, lenfödem veya selülit oluşumu, teşhis için önemli bulgular arasında yer almaktadır. Bu şikayetleri yaşayan hastaların Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzman hekimine başvurması gerekmektedir. Ayrıca hastalara onkoloji, radyasyon onkolojisi ya da genel cerrahi kliniğinde tedaviler sırasında el veya kol bölgesinde şişlik oluşabileceği bilgisinin önceden verilmesi gerekmektedir.
Lenfödem tedavisinde kullanılan çok bileşenli bir tedavi yaklaşımı olan Kompleks Boşaltıcı Tedavi” uygulamaktadır. Kompleks boşaltıcı terapi; manuel lenfatik drenaj, bandajlama, egzersiz ve cilt bakımından oluşan hasta eğitiminin kombinasyonundan oluşmaktadır. Bu tedavi yöntemleri; Lenfödem eğitimi sertifikası olan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı ve Lenfödem Fizyoterapisti tarafından uygulanmalıdır. Kompleks boşaltıcı terapi ile koldaki şişliğin azaltılması ve kazanılan durumun korunması amaçlanmaktadır. Bu yöntem masaj salonlarında yapılan sıradan gevşeme masajlarıyla aynı anlama gelmemektedir.
Manuel Lenfatik Drenaj: Manuel Lenfatik Drenaj(MLD) hafif, yavaş, ritmik hareketlerle hafif basınç uygulayarak birikmiş olan lenfatik sıvıyı, sağlam lenfatik yolları kullanarak dolaşıma katmayı sağlamaktadır. Diyafragma solunumuyla kombine edilmektedir.
Kompresyon Terapisi: MLD sonrası lenfödemli kola kompresyon bandajı uygulanarak ödem azalmasının devamlılığı sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu işlem, parmak ucundan başlayarak, yukarıya doğru azalan basınçla çok katlı bandajlama şeklinde uygulanmaktadır. Lenfödemi azaltıcı egzersizlerin bandajlı halde yapılması önem taşımaktadır.
Egzersiz: Lenfödem egzersizleri kas aktivitesini artırarak lenfatik ve venöz dönüşü artırmaktadır. Bu işlem kompresyon bandajları veya kompresyon giysisi hastanın üzerindeyken yapılmalıdır. Hastanın egzersiz kapasitesine, önceki spor geçmişine ve var olan kas kuvvetine göre kişiye özel planlanan aerobik kuvvetlendirme ve solunum egzersizleri önerilmektedir. Diyaframatik solunum egzersizleri lenfatik dönüşü artırmaktadır.
Deri ve Tırnak Bakımı: Lenfödemde cilt kuru, çatlamış ve bölgesel bağışıklık sistemi de bozulduğu için enfeksiyonlara yatkın durumda olmaktadır. Bu nedenle deri hijyeni ve tırnak bakımının iyi olmaması selülit adı verilen enfeksiyona ve mantara sebep olabilir. Mineral yağ bazlı sabunlarla günlük temizlik, derideki pullanma ve bakterilerin giderilmesi sağlanmaktadır.
Meme kanseri tedavisinden sonra lenfödem belirtileri şunları içerebilir:
Lenfödemin erken saptanması, başarılı tedavi olasılığını artırır. Ancak erken teşhis zor olabilir çünkü semptomlar başlangıçta genellikle hafiftir. Örneğin, kolunuzun çevresinin 2 santimetre (yaklaşık bir inçin dörtte üçü) büyüdüğünü fark etmeyebilirsiniz, ancak bu kadar küçük bir değişiklik, lenfödem geliştiğini gösterebilir.
Batı Virginia Üniversitesi Kanser Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olan kanser rehabilitasyon uzmanı Dr. Nicole L. Stout, “Kadınların lenfödem hakkında bilmesi gereken çok önemli dört şey var” diyor. “Kademeli bir başlangıç olma eğilimindedir. Yavaş gelişme eğilimindedir. Zamanla ilerleme eğilimindedir. Ve ilk başta, bir süreliğine ortaya çıkan ve sonra iyileşen semptomlara neden olma eğilimindedir – ki bu kendi içinde yanıltıcı olabilir, gerçekten olmadığında her şey yolundaymış gibi görünmesine neden olabilir.”
Aslında bir şey görmeden önce kolunuzda veya üst vücudunuzda bir değişiklik hissetmek de mümkündür.
Dr. Stout, “Görünür bir şişlik oluşmadan önce bile, hastalar genellikle olağandışı bir duyum, yani duyusal bir değişiklik bildirir” diyor. “Bir veya iki gün kollarında karıncalanma veya uyuşma hissedebilirler, ancak geçer. Sonra tekrar oluyor ve gidiyor. Sonra bir hafta geçer ve yüzüklerinin uymadığını fark ederler. Bu duygu, vücudun anlattığı hikayenin önemli bir parçasıdır: Bir şeyler değişiyor; bir şey farklı. Ve kadınların buna göre hareket etmesi önemlidir. Erken müdahale edersek, genellikle konservatif tedaviler kullanabilir ve lenfödemin kalıcı, sınırlayıcı bir durum haline gelmesini önleyebiliriz.”
Meme kanseri ameliyatı ve radyasyon tedavisinden sonra tedavi bölgesinin etrafındaki alanın şişmesi normaldir. Akut şişlik olarak adlandırılan bu durum bir süre devam eder ve vücut iyileştikçe belirgin şekilde iyileşir.
Akut şişmenin ne kadar süreceği konusunda belirlenmiş bir zaman sınırı yoktur. Bazı doktorlar 3 ay veriyor, ancak Dr. Stout, akut şişliğin çok daha erken iyileşmesi gerektiğini söylüyor.
“Tedaviden sonra 2 haftadan daha uzun süre [şişme] kalıcıysa, [bu] bir lenfatik aşırı yüklenme belirtisidir. Vücut bize bir hikaye anlatıyor: Sıvı yükünü kaldıramıyor ve bu sıvı yükü az miktarda da olsa devam ederse, vücudu lenfödeme ‘devrebilir’.
Kol ve el lenfödem meme kanseri ameliyatından sonra en yaygın olma eğilimindedir. Bunun nedeni, koldan ve elden gelen lenfin koltuk altı lenf düğümlerine ulaşmak için en uzağa gitmesi ve oraya ulaşmak için yerçekimine karşı daha fazla çalışması gerektiğidir. Kol ve el ayrıca ısı, gerginlik ve kesikler gibi dış dünyanın streslerine daha fazla maruz kalır.
Kendi kendine kaybolsalar bile, lenfödemi düşündüren herhangi bir semptom yaşarsanız doktorunuza görünün. Dr. Stout’un işaret ettiği gibi, “biraz şişlik diye bir şey yoktur.” Ciltte gözle görülür değişiklikler olmasa bile ateş, yorgunluk veya genel olarak iyi hissetmeme gibi belirtiler enfeksiyon belirtisi olabilir ve ayrıca kontrol edilmelidir.
Bekleyip semptomların kötüleşip kötüleşmediğini görmek asla iyi bir fikir değildir. Ne kadar zaman geçerse, dokuda lenf birikme olasılığı o kadar artar ve etkili bir şekilde tedavi edilmesi o kadar zor olur.
Aniden şiddetli şişlik yaşarsanız – yani etkilenen bölge bir veya iki gün içinde daha büyük bir boyuta ulaşacak gibi görünüyorsa – hemen doktorunuza görünün. Enfeksiyonunuz, kan pıhtılarınız (derin ven trombozu olarak da bilinir) veya lenfatik sistemi etkileyen kanserin nüksetmesi anlamına gelebilir.
Lenf vücutta bulunan temiz bir sıvıdır. Atardamarlarla bütün vücuda yayılır, dokular arasında dolaşır, doku ve hücre atıklarını toplayarak bunları lenfatik damar sistemiyle toplam damara drene eder (boşaltır).
Lenf bezleri (düğümleri) ise lenfatik sistemdeki filtrelerdir. Bakteri, virüs, kanser hücreleri, istenmeyen maddeleri filtre ederek süzer ve emniyetli bir şekilde vücuttan atılmasını sağlar.
Lenf düğümlerinin normalden büyük (1 cm’den büyük) veya kalıcı olması durumudur. Sert veya keçeleşmiş gibi hissedilen lenf düğümlerinin kanser veya enfeksiyonla (iltihap) ilgili olduğu düşünülebilir. Bunların %0,6’sının sebebi bulunamamaktadır ve sadece %1,1’i kanser ile ilgilidir.
Kanserler (lenfoma, lösemi, metastaz, vb.)
Enfeksiyonlar (bakteri, virüs, mantar, granülomatöz, vb.)
Bağışıklık sistemi hastalıkları (romatoid artrit, lupus, vb.)
Nadir durumlar (sarkoidoz, histiyositoz, vb.)
Çevresel etkenler (maden ve metal işleri, vb.)
Tedaviye bağlı (bazı ilaçlar, serum tedavileri)
Lenf bezi büyümesinin değerlendirilmesinde göz önüne alınması gereken bazı faktörler vardır. Sağlıklı çocukların hemen yarısında yaşamlarının herhangi bir döneminde iyi huylu veya enfeksiyona bağlı lenf bezi büyümesi vardır. Gerek çocuklarda gerekse de erişkinde 2 hafta içinde kaybolan veya büyüklüğü değişmeden 12 aydan fazla devam eden bir lenf bezi büyümesinin kanserle bağlantılı olma olasılığı düşüktür.
Çevresel etkenler, seyahat, hayvan ve böcek ısırıkları sorgulanmalıdır. Sürekli kullanılan ilaçlar, geçirdiği enfeksiyonlar, bağışıklık durumu olduğu aşılar öğrenilmelidir. Tütün ve alkol kullanımı ile ultraviyole maruziyeti kanser riskini arttırır. İş öyküsü (maden, duvarcılık, metal işleri) sorgulanır. Cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü ve ailede lenf bezlerini büyüten hastalık öyküsü sorgulanır.
Lenf bezinin sıcaklığı, üzerinin kızarık olması, hassasiyeti, hareketliliği, kıvamı ve yoğunluğu önemlidir. Kansere bağlı olanlar genellikle sert, düzensiz, ağrısız ve hareketsizdir. Ağrılı ve hassas olanlar sıklıkla iltihabi bir nedene bağlıdır.
Vücudun tüm bölgelerinde lenf bezleri bulunmaktadır. Ancak sizin fark edebileceğiniz lenf bezi büyümelerinin olabileceği bölgeler; boyun bölgesi (çene altı, kulak altı ve ense dahil), koltuk altı ve köprücük kemiği bölgesi, kasık bölgesi.
Atardamarlar meme dahil organlara taze kan ile oksijen, gıda ve sıvı taşır. Kullanılan kan toplardamarlarla kalbe ve akciğerlere taşınarak temizlenmesini sağlar. Lenf damarları ise ayrı bir lenf sisteminden sıvı ve atıkları taşır.
Meme kanseri hücreleri, kan damarları veya lenf kanallarına girerek vücudun diğer bölgelerine gitme eğilimindedir. Lenfatik sisteme giren kanser hücreleri koltuk altındaki lenf bezleri tarafından süzülür ve sisteme karışması engellenmeye çalışılır. Lenf bezlerinde süzülerek biriken bu kanser hücreleri zamanla lenf bezlerinin büyümesine ve kanser tarafından işgal edilmesine neden olabilir.
Bu durum kanserin meme dışında seyahat edebilmesi veya tekrar geri gelme riski açısından önemlidir.
Koltuk altı bölgesi lenf bezleri meme, kol ve göğüs duvarı lenflerini filtre eder. Meme kanseri dışında cilt kanserleri, lenfoma, lösemi ve yumuşak doku tümörlerinde de koltuk altı lenf bezleri büyüyebilir. Bu bölge lenf bezlerini büyüten kanser dışı nedenler; cilt iltihap ve travmaları, kedi tırmığı hastalığı, sarkoidoz, frengi ve diğer bazı enfeksiyon hastalıklarıdır.
Fizik muayene ve öykü iyi huylu bir sebep düşündürüyorsa hastaya güvence verilir ve lenfadenopati devam ediyorsa sadece takip önerilir. İltihabi veya bağışıklık sistemi ile ilgili sebep düşünülüyorsa özel testler gerekebilir. Kansere bağlı olmadığı düşünülüyorsa 4 hafta gözlenir. Lenf bezleri büyümesi tüm vücuda yaygınsa rutin laboratuvar testler, iltihabi ve bağışıklık sistemi ile ilgili yapılır. Büyüyen lenf bezinin karakteristiği için ultrason (USG), bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme yapılabilir. Boyun lenf bezi büyümelerinde 14 yaşına kadar ilk tercih olarak USG, 14 yaş sonrası için BT tercih edilmektedir. Anormal lenf bezlerinin yerine göre tercih edilen radyolojik tetkiklerin duyarlılığı değişebilmektedir. Tanıda halen tereddüt varsa biyopsi önerilir.
Sebebi bulunamayan veya kanser şüphesi olan lenf bezi büyümelerinde ilk seçenek iğne biyopsileridir. İnce iğne biyopsisi hızlı, doğru, emniyetli ve görece basit bir işlemdir. Reaktif (iltihabi, kansere bağlı olmayan) lenf bezi düşünülüyorsa ilk tercihtir. Doğruluğu %90’dır. Gerekirse kalın iğne biyopsisi de yapılabilir. İnce iğne biyopsisinde yanlış pozitiflik nadirdir. Yanlış negatiflik sebepleri; lenf bezinde hastalığın erken dönemde veya kısmi olduğu durumlar, deneyimsiz hücre patolojisi, lenfoma varlığı ve örnekleme hatalarıdır. Lenfomadan şüpheleniliyorsa hastalığın özelliğinden dolayı lenf bezinin hepsinin çıkartılması gerekir. Bunun dışında iğne biyopsileri kanser ile diğer sebepleri ayırmada kullanışlı bir yöntemdir. İlave işlemleri tercih etmeyen hastalarda açık biyopsi tanısal bir seçenektir.
Hangi yöntem tercih edilirse edilsin en büyük, en şüpheli ve en kolay ulaşılabilen lenf bezleri tercih edilmelidir. İşlem kasık lenflerinde en verimsiz, köprücük kemik üstü lenflerinde en verimlidir.