Meme kanseri her hastada farklı şekilde ve şiddette semptomlara neden olabilmektedir. Bununla birlikte her hastada farklı şekilde ilerleyebilmektedir. Meme kanserinin ilerlemesine neden olan faktörler Prognostik Faktör ve Prediktif Faktör olarak tanımlanır.
Bazı insanlarda kanser daha iyi ve yavaş bir seyir izlerken, bazı insanlarda ise süratle ilerleyip, kısa bir sürede hayatı tehdit etmeye başlayabilir. Bunun sebebi, farklı insanlardaki kanser hücrelerinin farklı özellikler taşıyor olmasıdır. Bu özellikler çeşitli laboratuar testleri ile araştırılarak kanserin ne şekilde seyredeceği konusunda tahminler yapılmaya çalışılır. Hastalığın seyrini belirleyen bu özelliklere prognostik faktörler denir.( Örneğin tümörün boyutu, koltuk altındaki metastaz olan lenf düğümü sayısı, hücre ve çekirdek yapısındaki değişiklik(grade) gibi.)
Tedavisinin planlanması, prognostik faktörlerin değerlendirilmesi ile yapılır. Nasıl bir cerrahi girişim uygulanacak? İlaç tedavisi gerekiyor mu? Işın tedavisi uygulanması gerekiyor mu? Tedavi aşamasındaki tüm bu kararlar ancak prognostik faktörlerin değerlendirilmesi ile alınabilir.
Tek bir prognostik faktör hiçbir zaman tek başına yeterli değildir. Birden fazla prognostik faktör birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir. Zaten meme kanseri tedavisinin sanatı da budur. Birden fazla prognostik faktörü göz önüne alarak hastaya gerektiği kadar, ne fazla, ne de eksik tedavi uygulanmamalıdır.
Kanserin süt kanalı dışına çıkıp çıkmaması:
Süt Kanallarını döşeyen hücreler hücreler kontrolsüz olarak çoğalmaya başladıkları zaman ilk önce kanalı doldururlar. Henüz kanal dışına çıkmayan bu safhaya Duktal Karsinoma İn Situ adı verilir. Bu safha meme kanserinin en erken safhası(Evre 0)(Stage 0)dır. Kanser hücreleri henüz kanal dışına çıkmadığı için vücudun hiçbir yerine atlamamış durumdadır. Sadece bu bölgenin çıkartılması ile kanser tam olarak tedavi edilebilir. Eğer kanser süt bezinin veya süt kanalının dışına çıkmış ise hastalık invaziv veya infiltratif denilen safhaya geçer
Kanserin tipi:
Tübüler karsinoma meme kanserleri arasında en iyi seyreden tipi oluşturur.Medullar karsinoma ve müsinöz karsinoma da, invaziv duktal karsinoma ve invaziv lobular karsinoma’dan daha iyi seyrederler.
Koltuk altı lenf düğümlerine metastaz
Memede süt bezi veya süt kanalı dışına çıkan kanser, ilk önce koltuk altında bulunan lenf düğümlerine gelir. Ameliyat ile koltuk altındaki lenf düğümleri çıkartılarak incelenir. Kanserin kaç tane koltuk altındaki lenf düğümüne sıçramış olduğu önemli bir göstergedir. Bir lenf düğümüne bile sıçrama varsa ve başka bir engel yoksa yardımcı ilaç tedavisi (adjuvant kemoterapi) uygulanması gerekir. Eğer 4 ve daha fazla lenf düğümüne sıçrama varsa, ilaç tedavisine ek olarak ışın tedavisi de gerekir. Koltuk altı Lenf düğümlerine hiç metastaz olmamış ise, tümör çapı 1 cm den küçük ise, yardımcı ilaç tedavisi uygulanmayabilir. Eğer koltuk altındaki lenf düğümleri, metastaz sonrası birbirlerine veya çevredeki dokulara yapışmış ise, ameliyattan önce ilaç tedavisi (neoadjuvant kemoterapi) uygulanması gerekir.
Tümör boyutu
Tümörün büyüklüğü tedavinin planlanmasında önemli bir kriter olarak kabul edilir. Tümörün boyutu ne kadar küçükse hastalık o kadar iyi seyirli kabul edilir. Günümüzde erken tanı yöntemi olan mamorafi taramaları ve toplumun meme kanseri konusunda bilgilendirilmesi sonucu hastalık, tümör çapı küçükken yakalanabilmektedir. Tümör çapı 5 cm den büyükse, lenf düğümü metastazı sayısı 4 den az bile olsa ameliyat sonrası ışın tedavisi uygulanması gerekir.
Tümörün bir kısmı kanalın içinde (intraduktal komponent), bir kısmı da dışında olabilir; böyle durumlarda kanalın dışına çıkmış olan kısmın büyüklüğü göz önüne alınır.
Tümörün derecelendirilmesi (grade)
Hücrelerin bazı özelliklerine bakılarak bu derecelendirme yapılır. Patoloji raporunda hücresel ve nükleer “grade” şeklinde rapor edilir. Grade I en iyi derece grade III ise en kötü derece kabul edilir.
Hücrelerin çoğalma oranı
Her hastanın kanser hücresi başka bir hastanın kanser hücresinden farklıdır. Bu fark iki insan arasındaki fark kadar fazla olabilir. Bu nedenle farklı insanların kanser hücrelerinin çoğalma kapasiteleri farklı olmaktadır. Kanser hücresinin çoğalma yeteneği ne kadar fazla ise o kadar kötü karakterli kabul edilir. Çeşitli laboratuar testleri ile kanser hücrelerinin çoğalma kapasiteleri ölçülebilir.
Hormon duyarlılık faktörleri
Memedeki süt bezleri ve kanallarını döşeyen hücrelerde, östrojen reseptörü (ER) ve progesteron reseptörü(PR) denilen kadınlık hormonlarına duyarlı reseptörler bulunabilmektedir. Östrojen ve progesteron hormonları, hücreler üzerindeki bu reseptörlere bağlanarak hücrelere etki ederler. Bazı meme kanseri hücrelerinde de bu östrojen veya progesteron reseptörleri bulunur. Patoloji raporlarında yazan ER (+) , PR (+) anlamı , kanser hücrelerinin östrojen ve progesteron reseptörlerini taşıdığı anlamına gelir. Bu reseptörlerin varlığı kanserin nispeten daha iyi huylu olduğunu ve daha iyi seyredeceğini gösterir. Genelde yaş ilerledikçe, kanserde östrojen ve progesteron reseptörü varlığı oranı artar. Bu reseptörlerin bulunması, hastanın tedavide tamoksifen ilacından fayda göreceğini gösterir.
Kanser hücrelerindeki değişiklikler
Bazı kanser tiplerinde farklı genetik yapı ve buna bağlı bazı özel proteinlerde artış söz konusudur. Tümörde HER-2/neu (c-erbB-2) proteini artışının saptanması, hastalığın farklı seyirli olduğunu gösterir. Ayrıca ilaç tedavisinde kullanılacak ilaçlarda da değişiklik yapmayı gerektiriyor. Bu konuya daha ileride ilaç tedavisi bölümünde değineceğiz.
Diğer faktörler
Tümörün süt kanalı içi boyunca yayılmış olması (ekstensiv intraduktal komponent), meme koruyucu ameliyat yapılması açısından önemlidir. Eğer bir tümörde intraduktal komponent, tümör kitlesinin % 25 inden fazla kısmını oluşturuyor ise, meme kanseri tümünün alınması önerilir.
Kanserin, çevredeki lenf damarlarını (lenfatik invazyon), veya kan damarlarını(vasküler invazyon) işgal etmesi, tümörü oluşturan hücrelerin bir kısmının beslenmesinin bozularak ölmesi ( tümör nekrozu) gibi faktörler de var. Bu faktörlerin bulunması, kanserin kötü seyredeceğini gösterir.
Yaş
Hastanın meme kanserine yakalandığı yaş ile kanserin seyri arasında ilişki bulunmaktadır. Eğer hasta meme kanserine 35 yaşın altında yakalanırsa, hastalığın seyri biraz daha süratli olabilmekte ve hastalık daha erken tekrar edebilmektedir. Fakat bu hastalarda kemoterapi denilen ilaç tedavisi daha etkili olmaktadır. Kanser ileri yaşlarda özellikle menopozdan sonra ortaya çıkarsa, hastalık daha iyi seyreder. Bu yaşlarda hastalığa yakalanan kadınlardaki tümörlerde östrojen (ER) ve progesteron reseptörü (PR) bulunma olasılığı daha fazladır. Bu kadınlarda tamoksifen denilen östrojen reseptörüne bağlanan ilaç daha etkili olurken, kemoterapi daha az etkili olur.
Bazı kanser hücreleri belirli tedavilere ve ilaçlara daha iyi cevap verirken, bazılarına ise cevap vermez. Laboratuar testleri ile kanser hücrelerinin bazı özelliklerini araştırarak tedaviye ne şekilde cevap vereceğini önceden tahmin edebiliriz. Bu özelliklere de prediktif faktörler diyoruz.
HER-2/neu(c-erbB-2) proteini artışının saptandığı tümörlerde, klasik kanser ilaçlarının yeterince etkili olmadığı görülerek yerine farklı ilaçların uygulanması önerilir.