Meme dokusundan bir örnek alınarak, bu örneğin mikroskop altında incelenmesi ve böylece meme kanseri olup olmadığının araştırılması meme biyopsisi sayesinde gerçekleştirilebilmektedir. Genellikle meme muayenesi sonucunda bir yumru bulunmasıyla ya da mamografi, ultrasonografi ve MR gibi görüntüleme yöntemleriyle şüpheli bir alanın tespit edilmesiyle meme biyopsisi yapılması gerekli olmaktadır. Meme biyopsisi ile alınan meme dokusu örneği patolog tarafından incelenmektedir ve böylece meme kanserinin olup olmadığı kesinleştirilebilmektedir. Meme biyopsisini yapmanın birçok farklı yöntemi vardır. MR rehberliğinde biyopsiyapılması da bu yöntemlerden bir tanesidir.
Memenin MR ile incelenmesi, meme kanseri tespit edilen kadınlarda ameliyat yapılmadan önce memede başka bir odak olup olmadığının tespit edilmesi ya da yüksek risk faktörlerine sahip olan kadınlarda tarama yapılması amacıyla kullanılmaktadır. Başka görüntüleme yöntemleri ile saptanamayan şüpheli bulgular, MR yöntemi ile kolayca saptanabilmektedir. Yakın bir zamana kadar ülkemizde sadece MR’da görülebilen bulgulara biyopsi yapılamamaktaydı. Bu hastalar hekim tarafından yakından gözetim altında tutuluyor ve belirli bir süre endişe içerisinde beklemek zorunda kalıyorlar ya da gereksiz bir yere ameliyat olmak, anestezi almak zorunda kalıyorlardı. Hatta kimi zaman memede ne olduğu tam olarak bilinemeyen bulgular saptandığı için meme kanserli kadınlara koruyucu tedavi uygulanamıyor ve bu kadınların memesinin tamamen alınması tercih ediliyordu. Artık kolayca uygulanabilen MR rehberliğinde biyopsi sayesinde MR ile tespit edilmiş olan kitlelere biyopsi yapılabiliyor ve kesin olarak konulan teşhis ile kadınlar endişe içerisinde beklemeden, gereksiz tedavi ve ameliyatlara maruz kalmıyorlar.
Ülkemizde sınırlı sayıda olan merkezlerde yapılabilen MR rehberliğinde biyopsi hastalar meme MR çekimlerinde olduğu gibi yüz üstü yatar. Bilgisayar yardımıyla şüpheli alanın koordinatları üç boyutlu bir şekilde belirlenmektedir. Koordinatları belirlenen bölgeye iğne biyopsisi veya ameliyat öncesinde işaretleme yapılabilmektedir.
MR rehberliğinde biyopsi uygulaması ülkemizde yeni yeni uygulanmaya başlayan bir yöntem olduğu için sadece belirli sayıda merkezlerde gerçekleştirilebilmektedir. Bu biyopsi tekniği diğer biyopsi tekniklerinden pek farklı olmasa da, işlem yapılırken özel MR cihazı ve biyopsi aparatları gerekli olmaktadır. Bu faktörler de sistemin dezavantajları arasında sayılmaktadır. MR rehberliğinde biyopsi uygulaması meme kanseri teşhisinde arada kalmış olan hastalara umut sağlayan yeni imkanlar içerisinde sayılmaktadır.
Tüm biyopsilerde olduğu gibi MR rehberliğinde biyopsi uygulaması sonrasında da hastalar ağrı hissetmemektedir. Eğer hafif derecede bir ağrı hissedilirse de kan sulandırıcı etkisi olmayan ağrı kesiciler kullanılabilmektedir. Genellikle biyopsi sonrasında hastalar günlük yaşamlarına kolaylıkla devam edebilmektedirler. Çok özel durumlar haricinde, çalışan kadınlar işlerine geri dönebilmekte, biyopsi sebebiyle herhangi bir sıkıntı hissetmemektedirler. MR rehberliğinde biyopsi uygulamasında uygun teknikler kullanılması sebebiyle, herhangi bir komplikasyon oluşması riski oldukça düşüktür. En sık görülmekte olan komplikasyon ise biyopsinin yapıldığı bölgede kanama oluşmasıdır. Bu durum özellikle kan sulandırıcı etkisi olan ilaç kullanan kişilerde daha sık görülmektedir. Bu nedenle hastaların MR rehberliğinde biyopsi uygulaması yapılmadan önce hekimlerine kullandıkları ilaçlar konusunda bilgi vermeleri gerekmektedir. Biyopsi sonrasında meydana gelen kanama ise herhangi bir müdahaleye gerek olmadan kendiliğinden iyileşmektedir.
MR eşliğinde biyopsi ya da diğer biyopsi türleri ile elde edilen doku örneklerinin incelenmesi birkaç gün sürebilmektedir. Yani sonuçlar hemen elde edilememektedir. Biyopsi sonrasında elde edilen dokular, vücut dokularının analizi konusunda uzman olan patologlar tarafından incelenir. Bu inceleme sırasında mikroskop ve diğer özel cihazlar kullanılmaktadır. Doku örneklerini inceledikten sonra patolog elde ettiği sonuçları bir rapor hazırlayarak açıklar ve ilgili hekime gönderir. Patoloji raporunda MR eşliğinde biyopsi veya biyopsi türleri ile hastadan alınmış olan doku örneklerinin boyutu, rengi ve kıvamı ile birlikte biyopsi yapılan alanda kanser hücrelerinin yer alıp almadığı ve tespit edilen hastalığın özellikleri detaylı bir şekilde açıklanmaktadır.
Yapılmış olan meme biyopsisinde sonuçların kanser çıkmadığı durumlarda, memede bulunan kitlenin gerçekten iyi huylu olduğu konusunda radyoloji ve patoloji uzmanı ile meme cerrahının fikir birliğine varıp varmadıkları önemlidir. Kimi zaman hastanın tedavisinde rol alan bu uzmanlar farklı görüşlere sahip olabilmektedirler. Böyle bir durum söz konusu ise daha kesin sonuçlar elde edilebilmesi için detaylı tetkikler ya da ameliyat yapılması gerekebilmektedir.
Patoloji raporunda meme kanseri teşhisi yapıldıysa, ne tür bir kanser olduğu, hormon reseptörlerinin pozitif ya da negatif olup olmadığı gibi detaylı bilgiler de yer alacaktır. Patoloji raporunda kanserin evresi ve türüne göre hekimler hastalarına ve tümöre özel bir tedavi planı oluşturmaktadırlar. Bu nedenle MR eşliğinde biyopsi ya da diğer biyopsi türleri ile elde edilen doku örneklerinin detaylı ve özenli bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. İnceleme sonucunda elde edilen bilgilere göre hastanın sağlık durumu değerlendirilecek ve gerekli tedaviye hemen başlanacaktır.
Meme kanserinde belirli risk faktörlerine sahip olan kadınların hastaya özgü risk analizi sonrasında, uygun takip ve tarama programına alınması erken teşhis için hayati önem arzeder. Mutasyonu bulunan (BRCA 1 ve BRCA 2 gibi) ve ameliyat ile risk azaltıcı cerrahi kararı verilen ancak böylesi bir girişim yapılmayan hastalarda MR takibi yapılabilmektedir. Ayrıca, yüksek aile öyküsü, memede prekanseröz lezyonların saptanması gibi nedenlerden dolayı MR çekilen ve şüpheli bir lezyon bulunan hastalarda tüm bulgular topluca değerlendirilir. MR da görülen lezyonun, ultrasonografi veya mamografi ile bulunması durumunda, göreceli olarak daha kolay olan ultrasonografi veya mamografi altında biyopsi yapılması ile tanı konulabilir. Ancak, şüpheli lezyonun,
MR dışında görüntülenememesi durumunda MR altında biyopsi yapılması gerekebilir. MR altında biyopsi ile, mamografi ve ultrasonografide görünemeyen tümörlerin tanısı konabilir. Bunun dışında, meme kanseri tanısı konulan hastalarda, aynı memede veya karşı memede MR ile bulunan şüpheli ek odakların, ameliyat önvcesinde tanısının kesinleştirilmesinde MR altında biyopsi yapılabilmesi oldukça önemlidir. MR altında biyopsi imkanı olmadığı ve ek odakların tümör olup olmadığının kesinleştirilemediği durumlarda olası sonuçlar da hasta ile tartışılmalıdır. Meme kanseri tanısı konulan hastalarda, MR ile saptanan ek odaklar, kanser olmayabilir, bu durumda biyopsi yapılmadan yapılacak daha radikal bir girişim, gereğinden fazla bir girişim olarak nitelendirilebilir. Aksi durum da söz konusu olabilir. MR çekilen ve MR da şüpheli olarak nitelendirilen odakların dikkate alınmadığı, biyopsi ile sonucun kesinleştirilmediği ve takip yapılan hastalarda, bu oluşumların tümör olabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.