Meme kanseri açısından risk faktörü olarak kabul edilen bazı özelliklere sahip olmak, bir kadının mutlak meme kanseri olacağı anlamına gelmez. Bu risk faktörlerinden birini veya birden fazlasını taşıyan kadınların pek çoğunda meme kanseri gelişmezken, tersine meme kanserine yakalanan kadınların büyük bölümünde de bu tanımlanmış risk faktörlerinden hiçbiri yoktur.
Yaş: Meme kanseri gelişiminde tek başına, en önemli risk faktörlerinden biridir. Yaş ilerledikçe meme kanserine yakalanma riski artar. Ülkemizde meme kanserleri batı toplumlarına göre daha genç yaşlarda görülmektedir.
Ailede meme kanseri öyküsü: Ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınlarda, özellikle de 1. derece akrabalarında (örneğin anne, kız kardeş ve kızı) bulunanlarda risk artmaktadır. Ailesel riski daha da artıran, ya da kanserin ailesel olabileceğini düşündüren koşullar şunlardır: meme kanserinin (1) birden çok yakın akrabada olması, (2) genç yaşta ortaya çıkması ve (3) hastalığın iki taraflı olması. Meme kanserlerinin %10-15’i aileseldir. Meme kanseri açısından genetik yatkınlığı olanların tanınması oldukça önemlidir çünkü bu kadınların hayatları boyunca meme kanserine yakalanma oranları %40-60’dır.
Meme kanseri ile ilşkisi kanıtlanmış olan iki gen BRCA1 ve BRCA2’dir. Bu genlerinde mutasyon (değişim) bulunan kadınların bu mutasyonları taşımayanlara oranla meme ya da over (yumurtalık) kanserine yakalanma riskleri çok daha fazladır.
Kişisel kanser öyküsü: Bir memesinde kanser gelişen bir kadının diğer memesinde de kanser gelişme riski, toplumdaki diğer kadınlardan daha fazladır. Ayrıca kadında yumurtalık, rahim ve kalın barsak kanseri olması da meme kanseri riskini artırır.
Hormonal faktörler: Erken menarş (ilk adet kanamasının 12 yaşından önce olması), geç menopoz (55 yaşından sonra), ilk tam dönem hamilelik yaşının gecikmesi (35 yaşından sonra olması) ve hiç çocuk doğurmamış olmak meme kanseri riskini artırır.
Dışardan bazı hormon ilaçlarının kullanılması (doğum kontrol yöntemleri ve menopoz tedavisi gibi) ile ilgili konu ise tartışmalıdır. Menopoz şikayetlerini hafifletmek amacıyla kullanılan hormon tedavisinin meme kanserine yol açmadığı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle bu ilaçlar ancak seçilmiş olgularda ve sınırlı bir süre kullanılmalıdır. Bu hastalarda meme kontrolleri düzenli biçimde yapılmalıdır.
Bazı iyi huylu meme hastalıkları: İyi huylu meme hastalıklarının çok küçük bir bölümü kanser gelişimi açısından risk faktörü oluşturmaktadır.
Radyasyon: Hayatın ilk 30 yılında meme bölgesine radyoterapi yapılanlarda daha sonra meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Bu risk özellikle 15 yaşından önce radyoterapi yapılmış olanlarda daha fazladır. Meme dokusunun görüntülenmesi (mamografi) sırasında kullanılan radyasyon dozu meme kanseri gelişimi bakımından risk oluşturmayacak kadar düşüktür.
Yaşam biçimi ile ilgili faktörler: Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda bazı faktörlerin meme kanseri riskini etkileyebileceği öne sürülmüştür. Ancak bu faktörlerin etkinliği tartışmalıdır.
Diyet: Tüketilen yağ oranı ve beslenme alışkanlığının olası bir risk faktörü olduğu üzerindeki bilgiler tartışmalıdır. Yağ oranı düşük yemeklerin yendiği bölgelerde (Uzak Doğu ülkeleri gibi) hastalığın görülme sıklığı daha düşüktür. Kuşkusuz bu ülkelerde meme kanserinin az görülmesini en önemli nedeni ırksal-genetiktir. Ancak tüketilen yağ tipi ile meme kanserinin ilişkisi de incelenmiştir. Zeytin yağı gibi tekli doymamış yağlara oranla, mısır yağı ve margarin gibi çoklu doymamış yağların ve doymuş yağların çok kullanıldığı diyetlerde meme kanseri riskinin daha yüksek olabileceği öne sürülmüştür.Son yıllarda D vitamini eksikliğin meme kanseri riskini artırdığı saptanmıştır. Bu nedenle diyetle süt ürünlerinin yeterli alınması, ayrıca laboratuar incelemelerinde kanda eksiklik saptanan hastalara D vitamini desteği uygulanması önerilir .
Obezite: Obezite ile meme kanseri riski arasında ilişki olduğu öne sürülmüştür. Bazı çalışmalarda bu ilişkinin menopoz durumu ile bağlantılı olduğu ve menopoz sonrası obez kadınlarda veya kilo alımının olduğu durumlarda meme kanseri riskinin arttığı düşünülmektedir.
Alkol: Hergün düzenli ve aşırı alkol tüketiminin meme kanseri riskini arttırdığı öne sürülmüştür. Alkolun bu etkisini östrojen salgılanmasını artırarak veya östrojenin metabolik yıkılımını azaltarak yaptığı düşünülmektedir.
Yüksek sosyoekonomik düzey ve eğitim: Bu grup hastalarda meme kanserine yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu iddia edilmiştir. Bu durumun nedeni araştırmaların yapıldığı ülkelerde üst sosyoekonomik düzey grubunda daha yüksek oranda beyaz ırktan kadınların yer almasıdır.
Sigara: Meme kanseri ile net bir ilişkisi gösterilememiştir.
Emzirme ve gebelik: Emzirme ve gebelik sayısı ile meme kanseri ile ilişkisi tartışmalıdır. Bazı araştırmalarda emzirmenin menopoz öncesi meme kanseri gelişim riskini azalttığı bulunmuştur. Ancak gebelik ve emzirme ile ilişkili faktörler arasında meme kanseri riskini tartışmasız biçimde etkileyen ilk doğum yapma yaşıdır. Genç yaşta doğum yapan kadınlarda 30 yaşından sonra yapanlara veya hiç doğum yapmayanlara göre meme kanseri gelişme riski belirgin biçimde düşüktür.
Silikon implant: Halen tartışmalı bir konu olmakla birlikte, meme kanseri riskini etkilemediği kabul edilmektedir.
Düşük yapma: Meme kanseri riskini etkilememektedir.